24 Ekim 2009 Cumartesi

Aynayı Affetmek.


İlk hikaye denememdir ,kusurlar elbette vardır;simdiden özür dilerim

“İşte şimdi bitti” dedi.”Tamam”.Az biraz uzaklaşarak şaheserine bir de uzak bir açıdan bakmak istedi.Neden sonra duralayalarak :”Neyse,aman boşver ,bak işte ne güzel fena mı oldu;yepyeni bir görüntüye sahip oldun fena mı?” dedi sol gözünü kısıp sağa doğru başını eğerek…Farkında bile değildi bu kadar çok “fena mı” dediğinin...Cümle kurmak için cümleler kuruyordu adeta.
Oysa daha önce de yapmıştı bunu Ezgi,ama bu seferki “yıkama –yağlama” diye adlandırdıkları-saça sakala ve bilumum vücut ifrazatı olarak gördükleri fazla kılları kırpma ayinleri-seansları sondu.Olmayacaktı ki bir daha…

Sezer,suskun ama gülmeye çalışarak;”garip oldum ama,ne zamandır alışmıştık sakala!”sonra duraksadı bir anlığına..ALIŞMIŞ-TIK!-Tık!1.çoğul şahıs ekini kullanıyordu hala fillerini çekimlerken.”Ne yazık!” Diye geçirdi içinden..”Ne yazık!” Sakala alıştığı gibi “biz” ve beraberinde getirdiği tüm çekimlere de alışmıştı anlaşılan..Kolaydı tabi ki sevdiğin bir şeye alışmak.sevgiyi kabullenip layık olduğunu düşündüğün yere koymak…Kolay olamayacaktı bu ne Ezgi ne de Sezer için…

“Şimdi de saçını biraz keselim mi ne dersin Sezeroviç?” dedi kız.Onunki de artık bir pottu.Bu anı adeta yok sayarcasına dalgalı kumral saçlarını arkaya savurdu.”Ne de güzel kızıl oluyor güneşte saçların !” demek istedi Sezer,ama içindeki minik kurtçuklar yedi bitirdi cümlesini daha ağzından çıkamadan.Ezgi çelik grisi gözlerini Sezer’in uzamış ense kullarına dikip beraber aldıkları traş makinesini eline aldı.
“Onca para dökmedik mi sence bu minik alete sevgilim?-“Nolur öyle düşünme,artık saçlarımı evde sen kesersin berber masrafıyla amorti ederiz ki bunu biz”-Dalga geçme eşek kafalı seni!”En sevdiği hakaretti bu ondan gelen.Ondan gelen her söz hakaret de olsa o kadar güzel tınlıyordu ki delikanlının izanında,dediğinin bir önemi yoktu,sözcüklerin kız tarafından ona yönlendirilmiş olması yeter bir sebepti…Ama fene mı olmustu,artık her sevgilinin arasında olmayan çok özel anların temellerini atmışlardı

Sezer’in tenine soğuk makine her değdiğinde ayrılığın soğuk nefesini son bir kez daha yeniden bir kez bir kez daha duyumsuyor gibiydi.”Hey azcık kıpırdamadan dur enseni kaybetmek mi istiyorsun yavaşsana” dedi Ezgi birden.Bilemezdi ki Sezer’in ayrılığın soğuk nefesiyle defalarca “son kez” irkildiğini…”Yavaşsana” dedi Sezer usulca;çok kullanırdı Ezgi bunu.Sezer de her seferinde gülmekten kendini alamazdı,ama gülmüyordu bugün.Gülemiyordu,içindeki kurtlar dudaklarının kenarında birikmiş gülmesini engelliyorlardı bu defa da…Nasıl olmasındı!Kızın gözlerinin çelik mavisini makinenin çelik başlığında hissetmesi ne kadar da acı ve soğuk bir histi onun için!
-“Gözlerin pek görülmeyen bir renk senin Ezgi.”-Neymiş o renk?-“Çelik mavisi”-“Hadi ordan canım sen de öyle renk mi olur;ben kısaca mavi giyince mavi yeşil giyince yeşil oluyor gözlerim diyorum..”-“Evet hakikaten de çok kısaymış,süpersin!”
Minik siyah kıl parçaları sağa sola dağılırken Ezgi muzip bir ses tonu ile “Bir Frankestein yaratacağım ha ha ha” deme ihtiyacı hissetti bir an.Odadaki,odalarındaki ağır havayı biraz olsun kaldırmak için ikisinin de başvurdukları yöntemler hep “tozlu” ve “eskiden kalma” idi…
Koliler koliler üstünde,artık ruhunu yitirmiş bir evde, son saatlerini yaşamayı en sevdikleri biçimde geçirmekten tuhaf bir rahatsızlık duyuyorlardı.alışılmışın dayanılmaz ağırlığı olsa gerekti bu..İkisi de buruk,ikisinin de demek istedikleri kırıktı..Ertelenmiş ve geri dönülemez…Kayıp..Kayarak kayıp olmuşlardı onlar da işte.yenik düşmüşlerdi.ama bu saatte de bunları konuşarak son anlarını tatsız geçirmeyi ikisi de hiç mi hiç istemiyorlardı bu durumdan tuhaf bir şekilde rahatsızlık duysalar da…
Karşılıklı 2 duvarı mor,diğer 2 duvarınsa beyaz olduğu “odaları”nda kolilerin üzerinde beceriksizce tünemiş bir halde harcıyorlardı zamanlarını..Artık “harcamak” ,“değerlendirmek” in yerini almıştı…Öyle olmasa zaten o anda orada “koli kuşları” isimli skeçlerini oynuyor olmazlardı…
Oturup konuşsalar bitecekti kelimeler;nerede hareket orada bereket diye düşünmüş olmalılardı…

Cahit Külebi’nin “Sevgilerde”sini mırıldanıyordu Sezer usulca; “Siz geniş zamanlar umuyordunuz,Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek” Evet salt bu dizeleri için seviyordu Külebi’yi Sezer…Tek bir dize için şair seven;tek bir cümle/kelime için bir yazara bağlanan biriydi.Ezgi ise bu durumlarda onun her zaman bir adım gerisinde onu izleyen ;ve gösteri bittiğinde parlak gözlerle alkışlayacağından emin olduğu sadık hayran…
Şimdi ise parlak gözlü yeniyetme hayran büyümüş;sevdiği aktörler değişmiş;eski hatırlatıldığında-adeta utanırcasına-“ yok canım ben onu o kadar da sevmemiştim ki” dercesine bakan bir genç bayan olmuştu.Haklıydı.Zaman ilerken o’nun yerinde sayması zamana haksızlık olurdu…O ise haktan asla şaşmayan adil biri olduğunu düşünmeyi yeğlerdi hep..Neden avukat değil de mühendis olmak üzereydi peki?Şu an bunu düşünmemeye çalışarak kendini “işine” vermesi gerektiğini hissetti…

Sezer,kısalan saçlarına,Ezgi’nin yüzünde işini yaparkenki ciddiyetine bakıyor;gözünde o andaki görüntülerin donup sabit kalmasını istiyordu aynada.”Kıpırdama!” dedi.”Dur! Yalvarırım bu anımı benden alma,bari bunu bırak bana!”Kızdı sonra aynaya…Saniyeler sonra Ezgi’nin delip geçen bakışları ile bakışlarının ortak bir ayna düzleminde buluşmasını sağladığı için affetti aynayı…”Teşekkür ederim…Üzgünüm…”

“Eveeet,saçlar da tamamdır!Hımm gayet başarılı ,ben bu işi kıvırıyorum!” dedi kız biraz yapay bir coşku ile.-“Bence fakülteyi bırakıp bir berber açmalısın hem zaten notların da çok parlak değil.”Gülümsedi acı acı daha sonra.”Kuaför demek istedin herhalde “diye yanıtladı Ezgi şaşkınlıkla karışık bir gülümseme ile…”Yoo..hayır,berber demek istedim,iyi para kırardın”Bir an duraladıktan sonra :”İlk müşterin olurdum”. “Tek müşterim sen ol” diye geçti içinden,ama dillendirmeye cesaret edemedi bunu,bozmak istemiyordu hiçbir şeyi.zaten her şey yeterince bozuktu,biliyordu.Bu seanstan sonrası yktu,biliyordu.Kelimeler dolandı boğazına.Çiğneyemezdi benliğini…Olmayacak dualar tutmuştu zaten bu güne kadar,artık “amin” demek yoktu ikisi için de…
Son kez Sezer’in ensesine bakıp iç geçiren Ezgi,aceleyle makine,makas ve diğer “ayin malzemeleri”ni kaldırmaya koyuldu.”Bu evden çıkacağız ve rüya bitecek” diye geçti kızın içinden.”Yanlış gördüğüm rüya bitecek” Yanlışlardı bu zamana kadar bunu bilmediklerini sanarak onca vakit geçirmişlerdi,ikisi de bir gün bu anın geleceklerini gün gibi biliyorlardı.
Biliyorlardı ikisi de ,etrafta “en doğru” ,“en mükemmel” ,“en matrak” ve EN içeren her türlü güzel sıfatların kendilerine yakıştırıldığını.Ama “en yanlış” ı da onlar yapmışlardı.Ne ilişkilerinin yanlışlığından ne de yaptıklarından pişman değillerdi.Ah nasıl bir çelişkiydi bu!
Farkındalardı…Farkındalığın verdiği suçluluktu zaten tüm bunların sebebi.

Sezer’in aklından o sahne çıkmıyordu zaten..Silinemiyordu;garip bir şekilde Sezer onda kalsın istiyordu.Hayatı bir film olsa açık ara fragman olacak sahneyi mıhlamıştı beynine.
-“Bitti aşkım,bitti”…eğmişti başını Ezgi,bunu suçluluktan değil cümlelerinden onu hala ne kadar sevdiğini çıkarabilmesi için zaman kazanmak için yapmıştı.-“Biz olamayacağız artık,Çok hırpaladık birbirimizi güzel günler için,bunları bir çırpıda söylemişti,kalsın istemiyordu içinde.sonra bir örnek verme gereği duyumsadı içinde bir anda “En kaliteli el işi vazolar bile zamanla çatlıyor,önce cilaları sonra kendileri,biz birbirimizi minik çatlaklarla hatırlayalım ne olur,Kırılmayalım ,kırmayalım,görenler böyle hatırlasın,bende en güzel şekilde kal ki hayatımda senin gibi kimseyi sevemeyeyim” Son dediklerini demek istememişti ancak örnek kendisini başka cümleler söylemeye itmişti sanki,ya da kalbi beynine iki tokat atmış “çekil ulan ben konuşacağım şimdi” demişti…Kim bilir…Gözleri buğulanmış ,ama ağlamayacağım demişti kız,ağlamamıştı da..Sezer son duyduklarının bilincine varamayarak en olumsuz yeri düzeltmek istercesine “Hayır” diye diretmişti,”Kırılmayacağız,bu türlü kullanırız vazomuzu olmaz mı?Olmazdı,o da farkındaydı,belki farklı bir şey duyarım umudu idi Sezer’i o anda ayakta tutan…Sondu bu…birazdan Jenerik akıp başrol oyuncuları ve yardımcı oyuncular,daha sonra simit aldıkları simitçi amca,mısır satan delikanlı,tartıcı çocuk ,pamuk şeker aldıkları dükkanın sahibi,bindikleri vapurun kaptanı,onları yolda öpüşürken görüp ayıplayan teyze,cok ses yaptıkları için kapılarının müdavimi olan apartman yöneticisinin,yolda yürürken musallat olan selpakçı cocuğun isimleri gececekti jenerikte..simdi durup bunları izlemek zamanıydı…

Kolileri ayağı ile kapıya iterken “sen de benim düşündüğümü mü düşünüyorsun” dedi Sezer.”Sanmıyorum” şeklinde yanıtladı kız.Sezer balıklarının bulunduğu fanusa yaklaşarak bir an onun suda narin ve ustaca dans edişini-ki o sadece doğasının gereğini yapıyor,yüzüyordu- izledi ve ekledi: “O zaman ben alıyorum Kamil’i;sen suyunu değiştirmeyi unutuyorsun çünkü…”


SON
19.03.09
bir ağlama krizi sonrası

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Super Mario Bros.

Hits